Rodokrozit demişsiniz bana. “Gül”e benzetmişsiniz.
Bembeyaz ağaç halkaları gibi kalsit damarlarım var. Ve de incecik, kırılgan bir yapım…
Konuşmayı fazla sevmiyorum. Sımsıcak ve gülümseyen gözlerle öylece bakmayı seviyorum size. Konuşarak değil de, nasıl desem, yürekten ifade ettiğim kelimelerim var… Bakarak anlıyorum. Söylemeye gerek duymuyorum. Hissettiriyorum. Bütün duyu organlarınızı dengeliyorum.
Sakince, zarifçe, yavaşça hallediyorum gönül işlerinizi.
Hassas, zayıf ve narin bir ruhum ben.
Dünyanın neresinde gümüş damarları varsa oralarda çıkıyoruz biz. Kardeş gibiyiz. Işıl ışıl, gerçekleştirme enerjisiyle dolu, bilge bir mineraldir gümüş. Onun bilgeliğini aktarmayı seviyorum. Düşünürsün olur. Ve bu öyle basittir ki…
Rodokrozitim ben. Beyazlı pembeli. Gül aromalı. Saf, temiz. Sevgi ve hassasiyet dolu.
Sımsıcak gülen gözlerle bakıyorum içinize. Kaygıyı, korkuyu, endişeyi iteleyip yer açıyorum kendime.
Sakinleşin. Sevgiyle halledin. Kolayca gerçekleştirin diye…